
aniden bir dellenme geliyor, herkese inat, bu arabayla uzun yola çıkmaya karar veriyorsunuz. elinizden geldiğince, arabanızın dilinden anlayan nadir ustalardan birine servise sokuyor, lastiklerine hava deposuna benzin basıyorsunuz, gereksiz kimi ağırlıkları garaja terk edip marş çeviriyorsunuz.
yol kötü, tabelalar yetersiz, çukurlar her yerde. olmadık yerlerde hız tümsekleri var, sizin kötü frenlerinizi sürekli zorluyor. virajların eğimi ters, yol tutmayan lastiklerinizi bariyerlere itiyor. rampalar dik, inişlerde kör dönüşler var. dümdüz gittiğiniz yerlerde anlamsız çift çizgiler görüyorsunuz yerde, sollama yasak.
bir de yağmur başlıyor mu üstüne. kapı camlarınızın kuruyup çatlamış contalarından içeri sızıyor yağmur, arka camınızın rezistansı çalışmıyor, sağ dikiz aynanız o kadar ıslanıyor ki görebildiğiniz bir şey yok. motor hararet yapıyor. derken yağmur doluya çeviriyor. kaputu, tavanı yamulturcasına hızlanıyor mendebur sonra bitiyor.
çukurlu, kör virajlı, bol rampalı yol şimdi bir de ıslak ve çamurlu. ara sıra arkasından kilometrelerce gitmek zorunda kaldığınız kamyonların camınıza sıçrattığı çamurları silmeye sileceğiniz yetişmiyor. cam suyunuz da bitti bitecek zaten.
can havliyle solluyorsunuz kamyonları, körlemesine, bir kaç kez frene abanıp çıktığınız deliğe geri girmek zorunda kalıyorsunuz.
bütün yol boyunca, yoldan, havadan ve diğer araçlardan, tabelalardan, yoldaki çizgilerden şikayet ediyorsunuz...

arabadan şikayet etmek aklınıza hiç gelmiyor.
...dedik ya, seviyorsunuz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder