8 Mart 2010 Pazartesi

İmaj Herşey, Kariyer Hiçbir Şey ...

Artest son Orlando maçındaki saç stili ile Rodman'dan sonra NBA'in yeni ikoncanı olma yönünde hızla ilerliyor.
Her iki oyuncu da sert ve savunmaları ile ünlü. Bu özellikleri ile de en iyi savunmacı ödüllerini kazandılar.
Artest, Rodman'a göre çok daha komple bir oyuncu olmasına karşın henüz şampiyonluk yüzüğü takamadı. Rodman'ın ise bir elin parmaklarını dolduracak kadar yüzüğü var. (Gerçi o parmakları yerine kulağına küpe olarak takmayı tercih edebilir :)) Tabi o şampiyonlukların Jordan-Pippen döneminde olması da Rodman'ın şansı :)
İmaj olarak Rodman'a gittikçe yaklaşan Artest bakalım kariyer olarak da buna yaklaşabilecek mi?
Ya da Kobe, Jordan-Pippen ikilisinin Rodman'a yaşattıklarını Artest'e yaşatabilecek mi?

4 Mart 2010 Perşembe

legend's back

http://riplaytuol.blogspot.com/2009/11/63-numara-hetfieeeeeeeeeeld-james.html

bilen biliyor hikayesini

bu da devamı



forma imzalı olarak geri dönmüş,
şimdi sonisphere kapsamında lars ve kirk'te sıra
gazcılar biraderler göreve!

3 Mart 2010 Çarşamba

şöfeeeeeeeeeer şöfer...

herbie'deki tosbağayla yola çıkmıştınız ya en son. diyorlar ki "senin ne işin var direksiyonda?"... yan koltuğa geçiyorsunuz "oraya değil canım, arkaya, arkaya" diyorlar... geçiyorsunuz kuzu kuzu, söz hakkınız yok...



haydi yine yola... ön koltuğa da biri oturuyor, elinde bir defter kitap. co-pilot bir nevi. "aman" diyorsunuz, "iyi bari, yolla ben uğraşmayacam, camdan dışarısını seyrederim, yorulursam uyurum"... "benzin senden ama" diyorlar, "tamam canım, n'olacak" diyip uçlanıyorsunuz...

kalkışta bir tekliyor araba, yapmazdı hiç halbuki öyle. kaldıramıyor şoför ilk seferde. sonra bir daha stop ettiriyor. "debriyajı..." diyecek oluyorsunuz kötü kötü bakıyor aynadan, susuyorsunuz...

nihayet harekete geçiyor araba ama önde oturanın ne yoldan haberi var ne yönden. sürekli tek yön sokaklara ters yönden giriyorsunuz, hız limitlerine uymuyorsunuz. bırakın camdan dışarı bakmayı, gözlerinizi açamıyorsunuz arka koltukta.

bütün çukurlara itinayla giriyor direksiyondaki, yanındaki sürekli yanlış yön tarif ediyor, tartışmıyorlar bile üzerinde, aynen gidiyorlar, Allah'a emanet...



işin kötüsü bu senaryoda arabanın ne olduğu da önemli değil, ctrl-h, beetle, ferrari, replace all... sonuç aynı...

Hangisine Yakışmış?



Portland Trail Blazers'dan LaMarcus Aldridge ile Chelsea'nin golcüsü Didier Drogba Dallas'ta bir araya gelmiş.

Lamarcus Aldridge'e Chelsea formasının pek yakıştığı söylenemez ama Drogba 10 yıllık NBA oyuncusu gibi. Saç stili ve çabukluğu ile Iverson, gücü ile Billups karışımı bir guard olurdu heralde :)

Peki sizce hangi NBA oyuncu en iyi futbolcu olurdu? Kobe? Steve Nash? Tony Parker? Başkası? Bence tartışmasız Steve Nash. Babası profesyonel bir futbolcu olan Nash aynı zamanda inanılmaz bir futbol hastası. All Star smaç şampiyonasında Amare Stoudemire'a kafa ile verdiği asisti hepiniz hatırlarsınız.

Daha somut bilgi istiyorsanız da buyrun ...

2 Mart 2010 Salı

hangisi daha kolay?

araba olarak çok iyi bir markanın çok eski ve artık kullanılmayan bir modeline sahipsiniz diyelim. ve bu iyi markanın çok eski ve artık kullanılmayan modeli klasik de olamamış, yani "meraklısı" dışında çok talibi yok. ikinci eli yok, parçası bulunmuyor... hatta öyle ki, motorunu döndüren benzinini bile her istasyonda bulamıyorsunuz. seviyorsunuz yine de, o "meraklı" olanlardansınız, orası eğri, burası büğrü, motoru zayıf, cantları çirkin, direksiyonu demode, koltukları rahatsız, bagajı küçük, çok yakıyor diyorlar, umursamıyorsunuz, çünkü seviyorsunuz.



aniden bir dellenme geliyor, herkese inat, bu arabayla uzun yola çıkmaya karar veriyorsunuz. elinizden geldiğince, arabanızın dilinden anlayan nadir ustalardan birine servise sokuyor, lastiklerine hava deposuna benzin basıyorsunuz, gereksiz kimi ağırlıkları garaja terk edip marş çeviriyorsunuz.

yol kötü, tabelalar yetersiz, çukurlar her yerde. olmadık yerlerde hız tümsekleri var, sizin kötü frenlerinizi sürekli zorluyor. virajların eğimi ters, yol tutmayan lastiklerinizi bariyerlere itiyor. rampalar dik, inişlerde kör dönüşler var. dümdüz gittiğiniz yerlerde anlamsız çift çizgiler görüyorsunuz yerde, sollama yasak.

bir de yağmur başlıyor mu üstüne. kapı camlarınızın kuruyup çatlamış contalarından içeri sızıyor yağmur, arka camınızın rezistansı çalışmıyor, sağ dikiz aynanız o kadar ıslanıyor ki görebildiğiniz bir şey yok. motor hararet yapıyor. derken yağmur doluya çeviriyor. kaputu, tavanı yamulturcasına hızlanıyor mendebur sonra bitiyor.

çukurlu, kör virajlı, bol rampalı yol şimdi bir de ıslak ve çamurlu. ara sıra arkasından kilometrelerce gitmek zorunda kaldığınız kamyonların camınıza sıçrattığı çamurları silmeye sileceğiniz yetişmiyor. cam suyunuz da bitti bitecek zaten.

can havliyle solluyorsunuz kamyonları, körlemesine, bir kaç kez frene abanıp çıktığınız deliğe geri girmek zorunda kalıyorsunuz.

bütün yol boyunca, yoldan, havadan ve diğer araçlardan, tabelalardan, yoldaki çizgilerden şikayet ediyorsunuz...



arabadan şikayet etmek aklınıza hiç gelmiyor.

...dedik ya, seviyorsunuz...

Counter Strike

Bu blog'u kurarken "bulunsun" dedik.
Nitekim James Hetfield fotosu bombasında (Gazcılar biraderlere selam) lazım da oldu! :)

Ancak klavyesi düşük bir yazar ekibi olmamıza rağmen emeğin çoğunu emaillere zayi ettiğimizden burası hep güdük, hep yetim, hep öksüz kaldı.

Bir dönem sadece kendimi bıraktım üyeleri çıkarttım, sonra geri topladık ekibi.
Şekli şemali değiştirdik, en alta da sayaç koyduk (koydum).

Bugün dikkatimizi çekti (Mehmet ve Oktay'ın çekmiş daha doğrusu) 577bin küsur hit almış gözüküyor.



Yazmadığımız halde bizi bu kadar ilgiyle izleyen tüm okuyucularımıza teşekkürü borç biliriz :)



Lucky Strike sigarasının ismiyle ilgili hikaye vardır, şehir efsanesi olan. Sözde grev yapmış işçiler, sarılması gereken tütünleri ateşe vermişler, grev bitince o ateşe verilen tütünlerden kurtarılabilenler sarılmış, o hafif kavruk tütünlerin tadı çok tutmuş da satışlar patlamış. Buna da "Şanslı grev" (lucky strike) demişler.

Bizim ki de o hesap, counter strike (kontör vuruşu!)

NOT: Yazının orijinal yazılış saatiyle bu notun yazıldığı saate kadar geçen 120 dakikada hit sayısı 2500 artınca kaldırdık efenim kontörü filan. Sayılmadan da mutluyuz, rating mühim ama hakikisi mühim, sanal yalanlara gerenk yok...