18 Kasım 2009 Çarşamba

"Yumurtanın akıyla sarısını ayırıyorsun, sürmüyorsun bile..."

Küçükken belinde disk kayan kuzenimin sırtına, doktor tarafından uygulanan tedaviyle tatmin olmayan akrabalar tarafından, ağrısına derman olması amacıyla, zeytinyağına bulanmış maydonoz sürmüşlerdi. Mevcut ızdırabının üstüne bir de vıcık vıcık yatmak zorunda kalmıştı zavallım.

Anüs ağzında kıl dönmesinden muzdarip ama doktora gitmek ve muayene olmaktan çekinen bir başka tanıdığım ise sağdan soldan duyduklarına bel bağlayıp haşlanmış patates içi, ekmek içi, domates, zeytinyağlı bilmemne bitkisi, hedehödö püresi, vesaire tatbik ede ede aylar harcamış; en sonunda ızdırabı dayanılmaz hale gelince kalça bölgesinde butik manav çalışmalarından vazgeçip efendi gibi ameliyat masasına doma... Pardon, yatmıştı...

Geçtiğimiz günlerde okuduğumuz, "Arsenal forveti Robin Van Persie ayak bileğindeki bağları kopardı ve 6 ila 8 hafta kadar sahalardan uzak kalacak" şeklindeki haber, benzerlerine alıştığımız bir haber iken, hikayenin devamı alternatif(!) tıp çalışmalarına ülkemiz dışında da ne kadar ehemmiyet verildiğini gösterdi.

Görünen o ki hem Arsenal yönetimi hem de Van Persie çaresizlikten ne yapacağını şaşırmış, çareyi bir Sırp kocaka... Pardon, doktorunda aramaya karar vermiş. Tedavi amaçlı olarak genç Hollanda'lının ayak bileğini at plasentası ile ovalayacakmış! Evet, "at plasentası"...

At plasentası nereden bulunur, nasıl bir tedarik süreci vardır, nasıl saklanır, gibi sorular aklımızı kurcalıyor haliyle. ama işin daha ilginci, Van Persie'nin bu tedavi yöntemini tavsiye üzerine bulması. Yani başkaları denemiş, memnun kalmış, Van Persie'ye önermiş. Hadi bakalım, ne diyelim, bu denenmiş ve başarılı olmuş yöntem karşısında saygıyla eğilebiliriz ancak.

Memleketimdeki genç girişimcilere örnek olsun, eşek penisi ile kansere, öküz götüyle saç dökülmesine, keçi boku ile migrene çare bulsunlar inşallah.

Hiç yorum yok: